
İnsanın arada kendini şımartması gerek.bende kendimi Audrey Hepburn' e benzeterek şımartıyorum.filmlerini ki konu olarakta oyunculuk olarakta bakmak dışında tam bir zerafet ve doğal güzellik ikonu olduğunu düşündüğüm audreycim'e hayranlığım günden güne artmakta fekat benzerliğim günden güne azalmaktadır.belkide hiç sahip olamıyacagım o kadınsı tavır ve kibarlığa olan hayranlıgımın bir göstergesidir.
kendisinin funny face,breakfast at tiffanys,roman holiday gibi filmlerini izleyipte hayran kalmıyacak kişinin aklına 2 şaplak atarım.aynı zamanda ölümüne dek unicef elçiside olması hayranlığıma hayranlık katmış bu hayranlık hastalık derecesıne gelmeden kendimi sınırlamışımdır.ah audrey ah şu donemde yaşasan, beyoglunda o incecık topukların ,beyoglu beledıyesı tarafından mahvedılmıs yerdekı taşlara gırmezde düşmezmıydın.o sıyah elbıselerın bu kuresel ısınmada seni pısırmezmıydı,o incecık halın burdakı şişko kocaman kalcalı kdınlar trafından kıskanılıp bır suru ıyy ne zayıf laflarına maruz kalmazmıydın,o degısık sapkalarınla dolasırken o ıncevık belınle suzulurken o mınık cantalarınla rahat rahat dolasırken kapkaccılar senı kapıp kacmazmıydı,o yedıgın bır cok lafa karsı kıbarca yıne gulumsermıydın.
ahh ahh sonre nıye boyle bır kadın olamıyorum dıyorum.benıde koyun romaya ,parıse,tiffanys ın onune.